20 Mart 2012 Salı

animeler

dün televizyonda, önceden olduğunu hiç bilmediğim bir kanala denk geldim. animez adında bir kanal. akşam 9'dan sonra naruto bleach fma d-gray man gibi shounen animeler yayınlıyor. en iyi yanı ise altyazılı olması. bu kanal ne kadar zamandır böyle bilmiyorum. ama televizyonda anime izleme imkanı bulduğuma sevindim. ve fark ettim de eğer bir sene önce olsaydı ve tvde narutoyu görseydim, muhtemelen ilgilenmezdim. hatta belki de görmüşümdür.. 
dediğim gibi 1 sene öncesine kadar animenin ne olduğunu bilmiyordum. sonra bir gün death note'u izledim. zaten çoğu kişi de böyle başlamıştır. death note'u nerden duyduğumu ise bilmiyorum. emin değilim. ama onun popülaritesine çok şey borçluyum. şimdi bile birilerine animeyi sevdirmek istediğimde death note'u öneriyorum. (pek dinleyen olmuyor gerçi). 
gel gelelim death note'dan sonrasına ki burası animelerin hayatınızdaki yerini belirlemekte çok daha önemlidir bence. çünkü death note'a benzer anime bulmak kolay değil ve henüz diğer anime türleri hakkında da pek bir bilgi yok. dolayısıyla bir shounene denk gelip fazla çocuksu bularak bırakmak olası.
 ben ne izleyeceğime karar vermek için animelerin puanlarına ve yorumlarına bakmıştım. sonuçta 2 . izleyeceğim anime olarak  fulmetal allchemist'i seçtim. simyayla ilgili olması cezbetti tabii. şimdi baktığımda daha çocuksu geliyor ama iyi bir seriydi fma. etkileyici bölümler içeriyordu. mesela 1. serinin 7. bölümü (kimera olanı) hala aklımdadır. 
daha sonra cowboy bebop, samurai champloo, gto ile devam ettim. ve sonra da one piece'e başladım ki cesaret ister yaklaşık 500 bölüm. yaz tatiline denk gelmesi ile fazla uzun sürmedi bitirmem. zaten eğlenceli bir seriydi özellikle seslendirilmesi çok başarılıydı. 
one piece'den sonra bleach'e başladım. ben başladığımda yaklaşık 300. bölümlerdeydi ama filler bölümleri atlayarak gidince çok da sıkıcı olmadı. yan karakterleri iyi tasarlanmış ve güzel müzikleri olan bir seriydi. soul society arkına kadar seri olarak da iyiydi aslında bleach ama sonra kendini tekrarlamaya başladı. ama hala bazen son bölümlerinden açıp izliyorum. 
daha sonra animelerin farklı türlerini denemeye karar verdim. ouran high school host club, lovely complex, nana gibi yaklaşık 20 tane shoju türde anime izledim. bunlarla ilgili sonradan uzun yorumlar yazarım muhtemelen. bu arada sadece arka arkaya shoju izlemiyordum tabii. aralarda izlediğim kült denebilecek bazı yapımlar da var ki çoğunu 1den fazla kez izlemişimdir. monster, lain, ghost in the shell, slam dunk..... ki bu arada slum dunk'ın mangasından farklı bir sonla bittiğini öğrendiğim için kaldığım yerden itibaren mangasından devam ettim ve böylece ilk kez manga okumuş oldum. sonra monster'ı ve bir kaç shoju mangayı da okudum. one piece'i mangadan takip etmeye başladım. arkası geldi bir şekilde. özellikle yaoiler sayesinde ki kendisi junjou romantica'nın kapılarını açtığı yepyeni bir dünyadır. 
zamanla izlediğim anime sayısı 50'yi aştı ve izlemeyi düşündüğün 250 anime içeren bir liste de oldu.. artık animelerdeki  göndermeleri anlarım heralde diye düşünüp genshiken, lucky star gibi otaku içerikli animeler izledim. yeni şeyler öğretiyorlar.
3 boyutlu hayata döndüğümüzde de animelerin etkisi görülür oldu; insanın bakış açısını değiştiriyor, bazı önyargıları yıkıyor, normalde tuhaf olan şeyler gayet normal gelmeye başlıyor... 
daha gözle görülebilir etkilerden biri ise japoncaya aşina oluyorsunuz. mesela geçenlerde bir grup japon turistle yarı japonca yarı ingilizce sohbet ettik. güzel bir gündü. 
ayrıca ben mangalar sayesinde ingilizceyi de ilerlettim. hatta bazen manga okurken ders çalışıyorum diyorum.. 
ama şimdiye kadar kimsenin animelerle ilgilenmesini sağlayamadım. tek başardığım, herkesin benim anime denen birşeyleri sevdiğimi bilmeleri oldu. ama eminim ki eğer 1 sene sonraki üniversite sınavında çuvallarsam bu bilgilerini bana geri ulaştıracaklardır.. 

2 yorum:

  1. Çok güzel bir yolda ilerliyorsun. Hele bir de manga-anime ile ilgilenirken dil geliştirmek gibisi yok. :-)

    YanıtlaSil